Sabah bir uyandım sel suya karışmış, kara bulutlar yere yapışmış, gök gürlüyor, şimşek çakıyor, kovalarla su boşaltıyorlar adeta toprağa. "Eyvahlar olsun" dedim, "eve mahkumuz bugün". Aldım çayımı ve Füruzanımı, "Dünya Öykü Günü" bahanesiyle "Edirne'nin Köprüleri"ni on yüz milyon bininci kez okudum. Öykü biterken yağmur da bitti hatta güneş bulutların arasından azıcık göz bile kırptı. Ben de acilen giyindim, şemsiyemi her ihtimale karşı çantaya attım ve doğduğunu bildiğim bir tatlı kızın doğum gününü kutlamaya gittim. Ben büyük Kova, o küçük Kova olarak kutlama yaptık.
Dün konuklarım vardı, öncesinde hemen arka sokağımızda kurulan pazara uğradım çiçek almak için. Çiçekçi her hafta aynı köşeye konuşlanır ve hayli geniş bir alan kaplar, her tür çiçeği bulabilirsiniz. Bu defa 3 demet fulya, bir demet kasımpatı, bir demet şebboy aldım. Sonra minik saksılardaki sümbülleri gördüm, bir beyaz, bir pembe açılmış, bir tane de mor tomurcuk kestirdim gözüme fiyatlarını sordum. "Açılmışlar 3 lira, domurçak olan 5 lira" dedi satıcı, "Tomurcuk olanın farkı ne de 5 lira diyorsun" diye sordum. "Açılmışlar yerli, domurçak olan Yahudi" demez mi? "Nasıl yani İsrail'den mi geliyor" dedim, "Yok Hollanda'dan" dedi. "E niye Yahudi", "Ben Türk ve Müslüman olmayan herkese Yahudi derim" diyerek beni dumura uğrattı. "Aferin, böyle devam et" dedim, sümbüllerimi ve diğer çiçeklerimi kucaklayıp ayrıldım. Yurdum insanı, her an yeni bir vecize yumurtlama kapasitesine sahip. Çiçekleri geçici olarak eviyenin içine bırakıp sokağın köşesindeki postaneye Bibliyomanyaklar'ın kitap hediyesini kazanan takipçiye kitabını postalamak için yollandım. Kargo bölümüne yeni bir hanım gelmiş. Kendisiyle 15 gün önce bir başka şubede paket yollarken sohbet etmiştik, daha doğrusu o anlatmış ben dinlemiştim. Pek iyi niyetli lakin müthiş ağırkanlı idi, şimdi bizim şubeye transfer olmuş. İşlemimi güler yüzle yaptı ama sistem kilitlendiği için yarım saat şubede mahsur kaldım. Beklettiği için özür üstüne özür diledi ve bana çay ısmarladı. Ahbap olduk kısacası, sarma, dolma, kısır neyin yapıp iade-i ikrama gitmeyi planlıyorum :) Çayımı içip sonunda açılan sistemle kitabımı yolladıktan sonra eve dönüp çiçeklerimi vazolara pay ettim, yerli-yabancı sümbülleri karışıp kaynaşsınlar diye yanyana koydum, sonra da misafirlerimi beklemeye başladım. Ev bilhassa fulyalar sayesinde mis gibi koktu:
İşte böyle blogcum, biraz yorucu lakin hoş bir gündü. Yarın tiyatro biletim var, umarım hava güzel olur. Hepinize güzel bir hafta diliyorum dostlar, sevgiyle kalın...